Bazı mutluluklar vardır; etkisinden uzun süre çıkamadığın, zihninde oluşturduğun sıkıntıları bertaraf etmene yardımcı olan, büyüleyici mutluluklar... Sanki o an dünyanın en güzel zamanını yaşıyormuşsun hissine sebep olurlar. Aklına geldikçe yüzünde anlamlandıramadığın, dizginlenemeyen tebessüme yol açan mutluluklardır onlar.
Kış zamanlarıydı. Evdeydim. Farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Dışarı çıkıp daha önce hiç gitmediğim yerlere gitmek ya da hiç denemediğim tatların tadına bakmak veya aklımdan çıkmayacak olan bir etkinliğe gitmek... Bazen tek başına olduğun zaman daha fazla keyif alırsın her şeyden. Kendinle vakit geçirmek sana daha iyi gelir, bazı anlar kendine kısa zamanlı bir duvar örersin, kimse tarafından yıkılmasına izin vermediğin, vermek istemediğin... Çünkü sen kendine inşa ettiğin o bölgende mutlusundur, o an bu mutluluğa kendinden başka herkes engel olacakmış gibi hissedersin, kimseyi istemezsin yanında. İşte böyle bir andaydım o gün. Ne yapsam diye düşünürken gözüme daha önce internette gezinirken gördüğüm ve gidilecekler listesine eklediğim bir etkinlik çarptı. 'Karanlıkta Diyalog'. Gitsem mi diye çok fazla düşünmeden hazırlanıp çıktım evden. Etkinlik Gayrettepe Metro İstasyonu'nda yer alıyordu. Vaktinden önce varmıştım, biletimi aldım ve zamanın dolmasını beklemeye başladım. Bazen gruplar halinde bazen teker teker içeri alıyorlardı, sıra bana geldiğinde hafif karanlık bir alandan zifiri karanlığa doğru ilerlemeye başladım. O an görme engelli olan rehberim beni yönlendirerek yönümü bulmama, cisimleri dokunarak tanımama görme haricindeki duyu organlarımı kullanarak etrafımda olan biten olayları tahmin etmeme yardımcı oluyordu. Birkaç bölümden oluşan alanlarda yeri geliyor Beyoğlu'nda tramvayda yolculuk ediyordum, yeri geliyor kuş cıvıltılarının olduğu bir parkta huzur buluyordum yeri geliyor manavdan meyve ve sebzelere dokunarak ne olduğunu anlamaya çalışıp alışverişimi yapıyordum. Dikkatli adımlarla peyderpey ilerleyerek nerde olduğumu önümde basamak olup olmadığını ne tarafa dönmem gerektiğini ve karşıma neyin çıktığını rehberimin de yönlendirmeleriyle anlamaya çalışıyordum.Yaklaşık bir buçuk saat sürdü bu eşsiz deneyim. Bir buçuk saat boyunca dünyam karanlıktı.
Süre boyunca soramadığım aklıma takılan yığınla soru vardı.Orda bulunan görevliye bana eşlik eden rehberle konuşmak istediğimi, müsait olup olmadığını sordum. Şansıma müsaitmiş. Bulunan koltuklardan birinde karşılıklı oturarak sohbet etmeye başladık. Yaşadığı psikolojik süreci, görme yetisini ne zaman hangi koşullarda kaybettiğini, insanların kendisine bilinçli davranıp davranmadığını, hayatına nasıl devam ettiğini ve beklentilerinin olup olmadığını sordum. 27 yaşındaymış. 10 yaşında göz tansiyonuna yakalanmış. Geç kalınanan bir tedavi yüzünden kalıcı olarak görme yetisini kaybetmiş. En büyük destekçisi ailesiymiş, eve kapanıp yaşadığı durumu düşünerek depresyona girmek istememiş. Bu yüzden sürekli sosyal aktivitelerde bulunmuş bu da içinde bulunduğu durumu hızlı bir şekilde atlatmasına yol açmış. Şimdi Goalball (görme yetilerini kaybeden savaş gazilerinin rehabilitasyonuna yardımcı olmak amacıyla icat edilmiş bir oyun) spor dalıyla uğraşıyormuş, milli sporcuymuş aynı zamanda. Bununla da kalmamış, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Bölümünü dereceyle bitirmiş. İnsanların kendisine karşı tavırlarını sordum. Duyarlı insanların var olduğunu ama bilinçsiz insanların çok fazla olduğunu söyledi. Bir yerin tarifini almak için o yeri sorduğunda bazı insanlar özellikle seyyar satıcılar ''Düz yürü sonra sola dön, karşında göreceksin.'' diyorlarmış. ''Ben görmüyorum hangi yoldan sola döneceğimi nerden bilebilirim...'' Keyif aldığım nadir sohbetlerdendi. Zamanın nasıl ilerlediğini fark etmeden bir buçuk saate yakın sohbet etmiştik. Güzel sohbeti için teşekkür edip yaşadığım zamanı düşünerek evin yolunu tuttum. Yaşadıklarım aklımdan çıkmıyordu. Unutamayacağım, aklıma kazınan ve etkisinden kolay kolay çıkamayacağım bir deneyim yaşamıştım. Mutluydum. Çok mutluydum...
Yaptığımız seçimler hayatımızın geri kalanına yön verir çoğu zaman, kendimizi yansıtır. Bu yüzdendir seçimlerimizin bu kadar önemli olması. Her zaman mutlu olamazsın ama mutsuz olmamayı seçmek kendi elindedir. O da mutsuzluğu seçmek istememiş. Hayata karşı dik durarak, içinde bulunduğu durumu kabullenip yoluna devam etmiş. Her tökezlediğinde doğrulup daha güçlü bir şekilde hayata sarılmış. Karamsarlığı lügatından çıkararak hayatı imkanları dahilinde doyasıya yaşamak istemiş… Sizin de yolunuza çıkan engebelere aldanmayıp kararlı ve emin adımlarla hayata sarılmanız dileğiyle...
Nihan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder