23 Kasım 2014 Pazar

GÖZÜMDEN VILNIUS


Bazı şehirler vardır, ismi çok sık karşımıza çıkmayan, gitmeyi planlamadığımız... Vilnius da benim için öyle bir yerdi. Adını yalnızca bir kez kültür başkenti olarak seçildiği yıl duymuştum. Kendimi bildim bileli yeni yerler keşfetmeyi, gezi planları yapmayı seven biri olduğum için karşıma bu Kuzey Avrupalı'yı ziyaret etme fırsatı çıktığında tabii ki biletimi almam kaçınılmazdı.

Daha uçak inişe geçerken, daha önceki Avrupa deneyimlerimden farklı olacağını hissettim. Dikkatimi ilk çeken yeşil alanların çokluğu oldu. Akdeniz'de doğup büyüyen birisi olarak yalnızca fotoğraflarda gördüğüm sarı sonbahar özlemiyle tutuşan ben, uçaktan gördüğüm renk cümbüşü karşısında heyecanlanmıştım. Şehri keşfe başladığımda da hayal kırıklığına uğramadım.


Şehre ismini veren Vilna nehrinin kanallarıyla dolu, 500 bin nüfuslu Vilnius'ta ilk durağım Bernardinu mezarlığı oldu. Bernardinu mezarlığı sunduğu muhteşem sonbahar görüntüsüyle beni kendine hayran bıraksa da Türk insanına yurt dışında mezarlık ziyareti fikri tuhaf gelebilir. Ancak burası da Paris'teki Pere Lachaise mezarlığı gibi turistik bir nitelik taşıyor ve rehber kitaplarda yer alıyor. 1997 yılında orada yaşayanlar tarafından ilan edilen Uzupis Cumhuriyeti'nde yer alan bu mezarlığın görülmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. 





Uzupis Cumhuriyeti, şehrin ''Old Town'' bölgesinde bulunuyor. Sakinlerinin bir kısmının sanatçı olduğu bu Cumhuriyet, bu özelliğiyle Paris'in Montmartre bölgesine benzetiliyor. Burası da görmeden dönülmemesi gereken bir yer. Şehrin tek sanatçıları burada yaşamıyorlar. Uzupis bölgesi'ne yakın Literatu Caddesi'nde birçok sanatçı eserlerini sergileme imkanı buluyor.




İkliminden olsa gerek, soğukluğuyla bilinen kuzey insanı burada da bu ününü devam ettiriyor. Yine de kentin verdiği huzur insanların soğukluğunu görmezden gelmenizi sağlıyor. Türkiye'de yaşayan insanlar olarak bize, korna sesini 2 haftada yalnızca 3 kere duyduğum bu şehir, fazla sessiz ve sıkıcı gelebilir. Ülkenin toplam nüfusu, Türkiye'nin büyük şehirlerinin nüfusundan biraz fazla. Şehrin sessizliğinde insan sayısının azlığı da etkili. Ve tabii ki havanın soğukluğu. Litvanyalılar kışı ısıtmanın bir yolunun da beslenmeden geçtiğine inanıyorlar. O yüzden mutfakları patates ve hamur işi ağırlıklı. Çoğu restoranda menünün bir kısmı yalnızca patates yemeklerine ayrılmış. Türk mutfağında da sıkça kullanılan patatesin bu kadar yaygın olarak tüketilmesinin, diğer Türk ziyaretçileri rahatsız etmeyeceğini düşünüyorum. Kışın yaygın olarak tüketilen başka bir yemek ise daha çok sebze karışımlarından yapılan çorbalar. Kışın sıcak olarak hazırlanan çorbaların bir kısmını yazları da soğuk olarak tüketiyorlar. Bunun en yaygın örneği de kırmızı pancar çorbası. Soğuk çorba fikri çekici gelmeyebilir ancak çok lezzetli bir çorba. Şık bir restoranda ortalama 20 lita'ya karnınızı güzelce doyurabilirsiniz. ocak ayından itibaren diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler gibi euro kullanmaya başlayacak olsalar da hayat Litvanya'da çok ucuz.


Bu da, ülke içerisinde seyahati kolaylaştırıyor. Bu fırsattan istifade ederek gittiğim Trakai kasabası da bana güzel bir deneyim yaşattı. Vilnius'tan 45 dakikalık bir otobüs seyahatiyle ulaşılabilen Trakai, hayatımda gittiğim en huzurlu yerdi diyebilirim. 




Trakai gölü çevresinde kurulan bu kasaba, uzun süre kalındığında sessizliğiyle sizi çılgına çevirme potansiyeline sahip olsa da, kısa süreli kalındığında bünyenin ihtiyacı olan huzuru verebilir. Göldeki adacıklardan birinde ise çok orijinal ismiyle '' Trakai Island'' kalesi bulunuyor. Kaleyi ziyaret ederken kendinizi film setinde hissedebilirsiniz. Kale, History Channel için çekilen bir belgeselde de set olarak kullanılmış. 





Avrupayı yaz ve kış dışında ara mevsimde hiç görmemiş biri olarak, sonbaharın farklı bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.



Yine de hangi mevsimde olursa olsun, gezmek bir yaşam biçimidir. Çünkü her şehrin, her kasabanın insana kattığı yeni bir şeyler oluyor. O yüzden hemen plan yapın ve yola çıkın. Dünyada herkese göre bir yerler var. :)



                                                                                                                                                       Bengü
 @bebengu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder