Başlangıç ve Övgü,
Yazıma başlamadan
önce değinmek istediğim bazı noktalar var. Öncelikle liseden bu yana beraber
vakit geçirmekten hiçbir zaman usanmayacağım, muhteşem arkadaş grubumla beraber
bu blogu hazırlamaya başladığım için çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum.
Blog yazmak fikri ilk olarak Gamze, Bengü, Nihan ve Azra’nın aklına geldiğinden,
blogumuzun ismini fourforone koymaya karar vermişler. Ama biz aslında liseden beri ayrılmaz yedi kişiyiz. Her birimizin ilgi alanları, kişilikleri, tavırları ve tarzları farklı
ama ben bu çeşitliliğin blogumuzu geliştireceğine ve geniş bir kitleye yayılmasına
katkıda bulunacağına inanıyorum. Henüz hepimiz çok yeniyiz, fark ettiğim kadarıyla sekiz yıllık
arkadaşlığımız süresince her birimiz kendini çok geliştirdi ve okuduğu
bölümlerde/ kendi ilgi alanlarında uzmanlaşmaya başladı. Artık lisedeki gibi
değiliz, hepimiz büyüdük… Bu nedenle hepimizin blogda değineceği konuların
içeriği konusunda oldukça heyecanlı olduğumu söyleyebilirim. Ama en çok merak
ettiğim konu, yaratacağımız yazım tarzları ve konuların çeşitliliği. Hepimizden
çıkacak ürünleri her hafta heyecanla okuduğumda her bir arkadaşımı ve kendimi
keşfediyor olacağım. Sekiz yıllık arkadaşlığımızda her biri hakkında bilmediğim
yeni şeyler öğreniyor olacak, diğer bir deyişle kendi en yakın doslarımın
takipçisi olacağım.
Meditasyon,
Blog'daki ilk yazımı yazıyorum. İlk yazımın konusunun meditasyon olması gerektiğine karar
verdim. Bu konunun benim için ayrı bir önemi var çünkü hayatımda ilk defa
meditasyon yapmaya başladığım şu günlerde kendimle ilgili önemli şeylerin
farkına vardım. Bunlardan en önemlisi vücudumun gücü ve potansiyeli.
Eminim ki bu
yazıyı şu anda okuyan bir çok kişi meditasyon yapmakla ilgili ya bir yazı okumuştur
ya da bu konuyla ilgili birilerinden bir şeyler duymuştur. Ben de geçen aylarda Hindistan’a yaptığım
yolculuk öncesinde bu konuyla ilgili bir çok yazı okuduğumu ve sosyal medyada
veya arkadaş çevremde bu konunun konuşulduğunu hatırlıyorum ancak o zamanlar
konuya bu kadar ilgili değildim. Ta ki Hindistan’a gidene kadar. Hindistan
gezimin ayrıntılarını önümüzdeki günlerde başka bir blog yazısında yazacağım
ancak şimdilik sadece meditasyon yapmak konusunda aldığım ilham hakkında yazmak
istiyorum.
Hindistan’a ilk gitmeye
karar verdiğim gün Pazartesi’ydi ve işe gitmeden bir önceki gün İz TV’de Ganj Nehri’ne giren Türkleri görüp ”Hayatta
gitmem ben Hindistan’a!” dediğimi hatırlıyorum. Büyük konuşmamak gerek bu
hayatta, ne zaman büyük konuşsam evren beni zorla o işi yapmaya zorluyor, asla
yapmam dediğim şeylerin bir şekilde karşıma çıkmasını sağlıyor… Bütün bu
mucizevi ( bana göre öyle) olayların sonunda iş arkadaşım Eda’yla bavulumuzu
toplayıp Hindistan’a vardık. Bu muhteşem ve gizemli ülkeye ilk defa gidecek
olanların fark edeceği ilk şey, Hintlilerin muhteşem bir biçimde huzurlu ve
sabırlı insanlar olduğudur. Benim bu ülkeye gittiğimde ilk hissettiğim duygu
tam olarak buydu. Herkes sanki, bu kaotik dünyada yaşamıyormuşçasına (
Hindistan’ın trafiği ve kalabalığını düşündüğümüzde oldukça çılgınca bir ülke
olduğunu söyleyebilirim) dingin ve sakindi. Gezinin ilerleyen günlerinde
yaşadığım deneyimler de bu hissiyatımın doğruluğunu kanıtlayacaktı…Beraber
geziye çıktığım Türk arkadaşım dışında gezi sırasında tanıştığım herkes Hintliydi
ve her birinin ortak noktası günde ve ya haftada en az bir kez meditasyon
yapmalarıydı. Bu şekilde söyleyince aslında bize çok tanıdık gelen bir olguyla
karşı karşı geliyoruz değil mi? Aklınızda canlandığını hissediyorum… Namaz
kılmak. Ancak Hindistan’da yaşayan insanların yaptığı meditasyon şekli tam
olarak namaz kılmak gibi bir yöntem değil. Bildiğiniz gibi, Hindistan bir çok
dinin ve kültürün harman olduğu çok çeşitli etnik ırkları içinde barından büyük
bir ülke. Ancak öğrendiğim kadarıyla burada yaşayan insanların hepsi aynı
biçimde meditasyon yapmakta ve bunu bir ibadet amacıyla yapmıyorlar, yani
meditasyon yapmak dinsel bir olgu değil, bir yaşam biçimi, bir alışkanlık. Bu
nedenle benim namaz kılmakla özdeşleştiremediğim farklı bir olgu. Neyse
konumuza dönelim… Orada farklı farklı ailelerin içine girerken ve farklı
insanlarla tanışırken tabii ki herkesin meditasyon yaptığını öğrenince bu konu
hakkında merakım giderek artmaya başladı ve orada olduğum süre boyunca
meditasyon yaparak yaşayan kişilere, bunu nasıl uyguladıklarını, ne işe
yaradığını, nasıl başladıklarını sormaya başladım. Öğrendiğim kadarıyla, hinduizim,
budizim, sihizim ve diğer bir çok dinde meditasyonun farklı tekniklerle
uygulanıyormuş. Bu tekniklerin sayısı saymakla bitmiyor. Ama temel olarak
meditasyonun amacı kişinin nefesine, vücuduna ve beynine odaklanması.
Konuştuğum herkes öncelikle kişinin kısa aralıklarla meditasyonu uygulması
gerektiğini söyledi. Mesela meditasyona ilk başlayan bir kişinin 15-20 dk
boyunca aralıksız olarak odaklanması gerekiyor ve bu süreler haftalar geçtikçe
arttırılıyor. Bir çok kişi ilk olarak haftada 20 dakika ile başlanması
gerektiğini ve bunun yarım saat kırkbeş dakikaya çıkarılarak arttırılması
gerektiğini ve sonunda hafta bir ya da iki kez bir saate çıkarılması gerektiği
görüşündeydi. Ama bu teknikler kişiden kişiye değişiyor. Meditasyonu her gün kısa aralıklarla birden
çok kez uygulayanlar da var. Yani temel olarak kişiye kalmış bir şey. Benim
uyguladığım en basit teknik ise, düşünmeme tekniği. İhtiyacım olan tek şey bir
sandalye ( sırtın dik durması gerekiyor ki beden sürekli olarak alarmda olsun)
ve sessiz bir ortam. Bir sandalyede oturarak tamamen dik durulması gereken bu
teknikte yapılması gereken gözlerin kapatılması ve hiçbir şey düşünmemeye
odaklanılması. Bunu yaparken ilk deneyimleyeceğiniz şey düşüncelerin belli bir
süre sonra belirmeye ve beyninizi meşgul etmeye başlaması, sizi bulunduğunuz
ortamdan ve ruhsal durumdan çekip götürmesi. Buna engel olmak için o düşüncenin
akıp gitmesine izin verin. Düşüncelerin bir bulut gibi gitmesine izin verdikçe
yerine yeni düşünceler gelmeye başlayacaktır. Örneğin yapmanız gereken bir
ödev, ya da çalışmanız gereken bir sınav gibi. O fikrin de geçip gitmesine izin
verin. Beyninizin bir gökyüzü olduğunu düşünün, ve düşüncelerin ise bulutlar
olduğunu. Siz gökyüzüyken sizi başka diyarlara götürecek hiçbir buluta izin
vermemeniz gerekir değil mi? Kısacası sabit durmanız ve bulutların geçişini
izlemeniz gerekir. Benim meditasyon yapma uygulamam bu şekilde. Açıkçasını
söylemek gerekirse meditasyon yapmak oldukça yorucu ve zor bir uygulama. Ama
yine de meditasyonun size sunacağı dünyayı görmeye değer bence : )
Gonca
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder