28 Kasım 2014 Cuma

BAŞLANGIÇ, ÖVGÜ ve MEDİTASYON



Başlangıç ve Övgü,

Yazıma başlamadan önce değinmek istediğim bazı noktalar var. Öncelikle liseden bu yana beraber vakit geçirmekten hiçbir zaman usanmayacağım, muhteşem arkadaş grubumla beraber bu blogu hazırlamaya başladığım için çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Blog yazmak fikri ilk olarak Gamze, Bengü, Nihan ve Azra’nın aklına geldiğinden, blogumuzun ismini fourforone koymaya karar vermişler. Ama biz aslında liseden beri ayrılmaz yedi kişiyiz. Her birimizin ilgi alanları, kişilikleri, tavırları ve tarzları farklı ama ben bu çeşitliliğin blogumuzu geliştireceğine ve geniş bir kitleye yayılmasına katkıda bulunacağına inanıyorum. Henüz hepimiz çok yeniyiz,  fark ettiğim kadarıyla sekiz yıllık arkadaşlığımız süresince her birimiz kendini çok geliştirdi ve okuduğu bölümlerde/ kendi ilgi alanlarında uzmanlaşmaya başladı. Artık lisedeki gibi değiliz, hepimiz büyüdük… Bu nedenle hepimizin blogda değineceği konuların içeriği konusunda oldukça heyecanlı olduğumu söyleyebilirim. Ama en çok merak ettiğim konu, yaratacağımız yazım tarzları ve konuların çeşitliliği. Hepimizden çıkacak ürünleri her hafta heyecanla okuduğumda her bir arkadaşımı ve kendimi keşfediyor olacağım. Sekiz yıllık arkadaşlığımızda her biri hakkında bilmediğim yeni şeyler öğreniyor olacak, diğer bir deyişle kendi en yakın doslarımın takipçisi olacağım.

Meditasyon,

Blog'daki ilk yazımı yazıyorum. İlk yazımın konusunun meditasyon olması gerektiğine karar verdim. Bu konunun benim için ayrı bir önemi var çünkü hayatımda ilk defa meditasyon yapmaya başladığım şu günlerde kendimle ilgili önemli şeylerin farkına vardım. Bunlardan en önemlisi vücudumun gücü ve potansiyeli.

Eminim ki bu yazıyı şu anda okuyan bir çok kişi meditasyon yapmakla ilgili ya bir yazı okumuştur ya da bu konuyla ilgili birilerinden bir şeyler duymuştur.  Ben de geçen aylarda Hindistan’a yaptığım yolculuk öncesinde bu konuyla ilgili bir çok yazı okuduğumu ve sosyal medyada veya arkadaş çevremde bu konunun konuşulduğunu hatırlıyorum ancak o zamanlar konuya bu kadar ilgili değildim. Ta ki Hindistan’a gidene kadar. Hindistan gezimin ayrıntılarını önümüzdeki günlerde başka bir blog yazısında yazacağım ancak şimdilik sadece meditasyon yapmak konusunda aldığım ilham hakkında yazmak istiyorum.

Hindistan’a ilk gitmeye karar verdiğim gün Pazartesi’ydi ve işe gitmeden bir önceki gün İz TV’de  Ganj Nehri’ne giren Türkleri görüp ”Hayatta gitmem ben Hindistan’a!” dediğimi hatırlıyorum. Büyük konuşmamak gerek bu hayatta, ne zaman büyük konuşsam evren beni zorla o işi yapmaya zorluyor, asla yapmam dediğim şeylerin bir şekilde karşıma çıkmasını sağlıyor… Bütün bu mucizevi ( bana göre öyle) olayların sonunda iş arkadaşım Eda’yla bavulumuzu toplayıp Hindistan’a vardık. Bu muhteşem ve gizemli ülkeye ilk defa gidecek olanların fark edeceği ilk şey, Hintlilerin muhteşem bir biçimde huzurlu ve sabırlı insanlar olduğudur. Benim bu ülkeye gittiğimde ilk hissettiğim duygu tam olarak buydu. Herkes sanki, bu kaotik dünyada yaşamıyormuşçasına ( Hindistan’ın trafiği ve kalabalığını düşündüğümüzde oldukça çılgınca bir ülke olduğunu söyleyebilirim) dingin ve sakindi. Gezinin ilerleyen günlerinde yaşadığım deneyimler de bu hissiyatımın doğruluğunu kanıtlayacaktı…Beraber geziye çıktığım Türk arkadaşım dışında gezi sırasında tanıştığım herkes Hintliydi ve her birinin ortak noktası günde ve ya haftada en az bir kez meditasyon yapmalarıydı. Bu şekilde söyleyince aslında bize çok tanıdık gelen bir olguyla karşı karşı geliyoruz değil mi? Aklınızda canlandığını hissediyorum… Namaz kılmak. Ancak Hindistan’da yaşayan insanların yaptığı meditasyon şekli tam olarak namaz kılmak gibi bir yöntem değil. Bildiğiniz gibi, Hindistan bir çok dinin ve kültürün harman olduğu çok çeşitli etnik ırkları içinde barından büyük bir ülke. Ancak öğrendiğim kadarıyla burada yaşayan insanların hepsi aynı biçimde meditasyon yapmakta ve bunu bir ibadet amacıyla yapmıyorlar, yani meditasyon yapmak dinsel bir olgu değil, bir yaşam biçimi, bir alışkanlık. Bu nedenle benim namaz kılmakla özdeşleştiremediğim farklı bir olgu. Neyse konumuza dönelim… Orada farklı farklı ailelerin içine girerken ve farklı insanlarla tanışırken tabii ki herkesin meditasyon yaptığını öğrenince bu konu hakkında merakım giderek artmaya başladı ve orada olduğum süre boyunca meditasyon yaparak yaşayan kişilere, bunu nasıl uyguladıklarını, ne işe yaradığını, nasıl başladıklarını sormaya başladım. Öğrendiğim kadarıyla, hinduizim, budizim, sihizim ve diğer bir çok dinde meditasyonun farklı tekniklerle uygulanıyormuş. Bu tekniklerin sayısı saymakla bitmiyor. Ama temel olarak meditasyonun amacı kişinin nefesine, vücuduna ve beynine odaklanması. Konuştuğum herkes öncelikle kişinin kısa aralıklarla meditasyonu uygulması gerektiğini söyledi. Mesela meditasyona ilk başlayan bir kişinin 15-20 dk boyunca aralıksız olarak odaklanması gerekiyor ve bu süreler haftalar geçtikçe arttırılıyor. Bir çok kişi ilk olarak haftada 20 dakika ile başlanması gerektiğini ve bunun yarım saat kırkbeş dakikaya çıkarılarak arttırılması gerektiğini ve sonunda hafta bir ya da iki kez bir saate çıkarılması gerektiği görüşündeydi. Ama bu teknikler kişiden kişiye değişiyor.  Meditasyonu her gün kısa aralıklarla birden çok kez uygulayanlar da var. Yani temel olarak kişiye kalmış bir şey. Benim uyguladığım en basit teknik ise, düşünmeme tekniği. İhtiyacım olan tek şey bir sandalye ( sırtın dik durması gerekiyor ki beden sürekli olarak alarmda olsun) ve sessiz bir ortam. Bir sandalyede oturarak tamamen dik durulması gereken bu teknikte yapılması gereken gözlerin kapatılması ve hiçbir şey düşünmemeye odaklanılması. Bunu yaparken ilk deneyimleyeceğiniz şey düşüncelerin belli bir süre sonra belirmeye ve beyninizi meşgul etmeye başlaması, sizi bulunduğunuz ortamdan ve ruhsal durumdan çekip götürmesi. Buna engel olmak için o düşüncenin akıp gitmesine izin verin. Düşüncelerin bir bulut gibi gitmesine izin verdikçe yerine yeni düşünceler gelmeye başlayacaktır. Örneğin yapmanız gereken bir ödev, ya da çalışmanız gereken bir sınav gibi. O fikrin de geçip gitmesine izin verin. Beyninizin bir gökyüzü olduğunu düşünün, ve düşüncelerin ise bulutlar olduğunu. Siz gökyüzüyken sizi başka diyarlara götürecek hiçbir buluta izin vermemeniz gerekir değil mi? Kısacası sabit durmanız ve bulutların geçişini izlemeniz gerekir. Benim meditasyon yapma uygulamam bu şekilde. Açıkçasını söylemek gerekirse meditasyon yapmak oldukça yorucu ve zor bir uygulama. Ama yine de meditasyonun size sunacağı dünyayı görmeye değer bence  : )

Gonca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder